– sunumun ne hakkinda?
– “Christianity and Management”
– ben kusucam nerdeyse bu christianity isinden. development dersindeyiz, protestanlarin zenginligini dinlerine bagladi hoca. network ing boyle bir seymis.
– tabi canım, o anlamda christianity bir dinden ziyade sosyal kurum olmuş oluyor. ben sırf felsefe tarafından sorumlu olduğum için çok eğlendim.
– neymis felsefesi? yani management nasil iliskili?
– genel olarak bize modern diye anlatılan management kavramlarını holy book’da birebir buluyorsun. en basitinden management functions -> organization’da taylor’dan bu yana span of control diye bir kavram gelişmiş. bir kişinin yönetebileceği insan sayısı sınırlıdır, o yüzden bir grup insanı bir orta yöneticiye, bir grup orta yöneticiyi bir üst yöneticiye vs bağlayın der. aynısı pavlus’un romalılar’a attığı mektuplarda var. binleri yüzler, yüzler, onar, onları birler yönetsin vs gibi.
– really sounds interesting…
– bütün management functions ve managerial skills hakkındaki her türlü şey var
– whatever that comes from religion I begin to run away from reading it but it seems there is more to it than I thought
– religion is just a word which is overused, thats all
– I agree, a way of socialization. peki sadece christianity mi yoksa baska dinlerle koken var mi?
– şimdi ben senin ne sorduğunu anladığım için söyle diyeceğim… tevratta da incilde de kuranda da var. ama, butun bu dinler birbirlerini takip edip tamamlama gorevinde oldugu icin ve ozellikle kuranda “biz yasayan her topluma birer elci gonderdik” dedigi icin (yani 3 dinden cok daha fazlasi var ama aslinda tek din var) soru anlamini yitiriyor bir yerde.
– o zaman en updated bilgi kuranda. maybe it is a big mistake not to read it.
– ben okudum… tevrat + incil + kuran… kilisenin ve imamların vs zırvalıkları ayan beyan meydana çıktı gözümde.
– bana muhammed in follewer larina gore mi ayriliyo muslumanlik die sordular ben bilmiyorum die cevap verdim.
– müslümanlığın ayrılması diye birşey olamaz demin söylediğim şeyden dolayı. ibrahim’den bu yana gelmiş bütün dinlere “islam” diyor kendisi. isa da dahil musa da. ayrımcılığı yapan sadece sosyal çıkar çevreleri, hepsi bundan ibaret. religion as a social institute ve religion as faith diye ayırmak lazım. bu ayrımı yapınca işler çok kolaylaşıyor. hakikaten inanan biri ayrımcılık yap[a]maz. yapıyorsa ya okumamıştır ya hayındır.
– sen inanan biri misin?
– evet. after all that i read, its hard not to.
– intelligent design or evolution?
– well… eger tanri gercekten benim anladigim gibi ise, o halde evolution da onun iradesi dahilinde olsa gerek. evolution dogru veya yanlis diye tanri var veya yok denemez.
– peki bu mantikli cevabin yuzunden daha fazla soru sorucam. can there be many gods? or is it unique?
– it is unique… gecmis dinlerin (misir, hindistan, vs) tercumelerinde “tanrilar tanrilar” diye soylenen sey aslinda allah’i degil, sembolik bir takim gucleri / kavramlari kastediyor hep. “yagmur tanrisi” diyor adam, aslinda yagmur kavramini sembolik olarak ifade ediyor. her dinde hepsinin otesinde tek bir yaratici guc vardir yakindan bakarsan. hint felsefesi -> brahman, en basitinden… ama tabii bu semboller zaman icinde yozlasmis… hiristiyanlik ve islam bile yozlasmis onlar nasil yozlasmasin… bunlarin otesinde unique tek bir tanri var, kisisel inancima gore…
– and how do you know that it is unique and how do you know that it is your god that is controlling it?
– eh, aksi takdirde hersey boyle duzenli olmazdi, celiski ve cekisme olurdu degil mi? dogaya bak. iki gucun oldugu her yerde degisim ve celiski vardir.
– and how do you know that the cosmic collusions did not happen in another planet that is having celiski?
– bu soruna da mantikli bir cevap verebilirim ama once sunu soyleyeyim… 6 saat boyunca konussak ve eninde sonunda beni zor bir kosede sikistirsan bile sana verecegim nihai cevap, sincere bir gulumseme ile “because i have faith in that way” olacak.
– bana collins amcayi hatirlattin, ne zaman dawkins ona soru sorsa en sonunda kosede bu cevabi veriyor ve galiba haklisin. ikimizde biased konusuyoruz. tanri yok demiyorum; sadece as einstein said: “you should have given me more evidence” diyorum kendisine…
– eger tanri var ise ve insanlari yarattiysa, yaratilan bir insan yaratani tamamen anlayamaz… o kadar genis goremeyecegi icin, kendi dar bakis acisina kalan (insanca) celiskiler hep olacaktir. to believe or not to believe, eninde sonunda buraya dayanir olay… bu da cok kisisel birsey…
– haklisin…
– uzun sure tanriya zihin ile ulasmaya calistim ve basaramadim. programciliktan aldigim class -> inheritance mantigini uyguladim eksik kaldi… hologram bilinci uyguladim eksik kaldi… muziktan aldigim rezonans & harmoniyi uyguladim, cok yaklasti ama eksik kaldi… ugrastigim ne kadar konu varsa hepsini denedim ve eksik kaldi. en sonunda cevap basit denebilecek kadar aptalca idi. butun konulari bir kenara birakip kendi gonlumu ortaya koydum ve cevap orada idi… samimi bir inanc ve sevgi herseyin cevabi oluyor en sonunda, daha da otesinde birsey yok…
– ben bilime gittim ve hala sorgulamaktayim kendisini… intelligent design konusu… cunku eger evolution a inanirsam; dinlere olan inancim zaten cok yok (ki sen buna bilmeden diyebilirsin ve buna cevabim yok) elimde olan hic bi detay beni ona goturmedi. hani su set teorisi var ya genler duzelitiyor, cocuk kanseri hala var ve sanirim kendisi bu konuda pek calismiyor. ve buna gelecek her yanita cok sinirleniyorum.
– “7” nerededir?
– cok unuttum onun holy sayiliginin nerden geldigini
– tamam vazgectim. “6” nerededir? ya da “8”? sen sec…
– in the real line
– kagit uzerinde demiyorum… nerede 8? karsimda 8 tane kalem var diyorsun mesela, 8 nerede hani?
– doesnt have to be kagit all i am saying is that is a distance. a way of counting since you have given a natural number as an example
– ben sana soyleyeyim. 8 ayni anda her yerde ve hicbir yerdedir. istedigin yer yerde 8’in tezahurunu bulabilirsin. kagida 8 ucgen ciz oradadir. 8 araba gecsin oradadir. 8 gezegen tut oradadir. ama sadece tezahurlerini gorursun, kendisini gorup bilemezsin.
– and this info gives me what?
– well, this is similiar to god. you see his expressions thats all. gelelim cocuk kanserine… cocuklarin kanser olmasina kizamamizin sebebi tanriyi insanlastirmamiz… kanser = aci = kisa hayat = kotu dememiz. lakin, insan, varolusun sonsuz entity’lerinden sadece biridir. benim cocugum kanser olsa uzulmez miyim? mahvolurum herhalde o ayri. ama su da bir gercek: az once yedigim hamburger’in icinde oldurulmus bir dana vardi. ve bir gun oldugumde benim bedenimi de bocekler yiyecek. dogadaki donusum / degisim dongusu sureklidir. bir peygamberdevesi yakaladigi bocegi yemeye ayaklarindan baslar en son kafasini yer; olene kadar canli canli yemenin acisini ceker o bocek, ona da yazik. ama hamburgerdeki danaya da yazikti. kanser olan cocuga da yazik. bir karadelik tarafindan emilip yutulan supernova’ya da yazik. dogadaki entity’leri nasil gordugunle ilgili birsey bu. birbirinden bagimsiz entity’ler gorursen dogum – yasam – olum cok sey ifade eder sana. ama bir varolus denizinde expression’larin sekil degistirmesi olarak gormeye baslarsan daha az sey ifade etmeye baslar.
– ben bu kadar baskin tur bazli yanitlarda kilitli ama yeri geldiginde inancli olan dusuncelere yanit bulmakta zorlaniyorum ki buna benim zayif yanim. this equlibrium is not unique, that s all I am saying. bir gun karaboceklerin dunyasinda olabiliriz evet; onlar evolve ederlerse… and where is god in this denge I don’t see it.
– god s the force behind it
– I don’t need a force to evolve
– ah thats what you think… herhangi birseyin olmasi icin herseyin birlik icinde olmasi lazim. sen su anda MSN’de yazi yaziyorsun ve bunun icin hicbir force’a ihtiyac duymadigini dusunuyor olabilirsin di mi?
– that I dont believe. yep…
– sen su anda yaziyorsun… senin yazabilmen su force’lar sayesinde mumkun oluyor: yemek yedin ki enerji buldun, elektrikler var, oturdugun masa kirilmiyor, binanizin tepesine ucak dusmuyor, biri kapidan girip seni kacirmiyor, gorunmez bir cin bedenini ele gecirmeye calismiyor, deli gibi yagmur ve sel binayi yikmiyor, dunya yorungesinde donuyor gunese daha fazla yaklasmiyor, daha sayayim mi? sonsuza kadar devam edebilirim. evrenin fotografi su anda oldugu gibi olmasaydi herseyiyle, sen su anda yaziyor olamazdin. bunun icin inanca ihtiyacin yok, neredeyse bilimsel birsey bu.
– peki bu denge is because gunes has a power that’s keeping us in this elipse. bina yikilsaydi olurdum ama benden once belki bir suru binalar yikildi ve bu artik yikilmayani. cin girseydi kismi zaten bilemiyorum. yani bence denge kendi kendini buluyor ve bundan once de bi suru denge zaten fail to successs…
– senin “kendi kendini buluyor” dedigin sey ile benim “tanri sayesinde oluyor” demem arasindaki fark, tahmin ettiginden coook daha az (o da varsa). dogadaki birimler etkileserek eninde sonunda bir denge buluyor diye dusunuyorsun. ben ise diyorum ki, bu denge zaten hep vardi, hep de olacak… gucler sekil degistirdikce dogal olarak dengeler de degisecektir. benim inancima gore tanrinin butun bunlardaki rolu nedir biliyor musun? muhtemelen karsi ciktigin sey su: “o yukarida bir yerlerde bizimle ve dogayla oyuncak gibi oynuyor”, “sikildikca birseyler degistirip arilar kuslar yaratiyor”. hayir, buna ben de karsi cikiyorum. bence tanrinin butun bunlardaki rolu su: bizim evren dedigimiz sey, onun gucunun ve varliginin dogal bir sonucu. bir nevi, kendinin ifade bulmus hali. golgesi gibi diyebiliriz… 8 sayisinin dogada ifade bulmasi gibi dusun… tanrinin varligi ve gucu, evren ve doga olarak ifade bulmus. o yuzden disarida ne bulursan bul arkasinda tanriyi bulabilirsin. insan algilari cok sinirlidir; 5 duyu + belli bir frekans araligi… oysa cok daha genis algimiz olsa, ayri ayri birimler degil surekli hareket halinde yuzen bir enerji denizi gorecektik. daha da genis olsa kim bilir ne “gorecektik”, bir anlami kaliyorsa gormenin… since this is his “expression”, everything is happening with his will – not that he forces anything (or not). to force or not to force are the same thing. sanirim kelimeler bu kadar yetiyor; ve lutfen bunun kendi inancim oldugunu unutma, hicbir sey iddia edemem bu konuda…
– ben kendimin limted edition oldugumun farkindayim ama neden update edilmedigimi de merak ediyorum.
– update’ler kusaktan kusaga oluyor benim gorebildigim kadariyla, onceki kusaktan aldigini gelistirip sonraya devrediyorsun.
– that’s evolution iste!
– zaman gectikce (entity gibi dusunme) dongu tekrar safliga dogru donuyor
– we bu evolution neden onun kontrolu altinda olsun?
– cunku onun kendini ifadesi disinda baska hicbir sey yok. ifadelerin sekil degistirmesi burada cok onemsiz kaliyor. neye benziyor biliyor musun? sen diyorsun ki “eskiden kumdan soyle kaleler vardi onlar sonra degisti boyle oldu”. ben diyorum ki “iyi de hepsi kum degil mi ne fark eder?” dogrudan dogruya ifade edemeyecegim bu “sey”i sanirim daha iyi cagristiramazdim… olay dönüp dolaşıp faith’e dayanacaktır gibi geliyor bana hala…
– benim gorduklerim de oyle oluyor
– “tanrının ifadesi”ni ispatlayamam. ama kutsal kitaplarda var onu söyleyebilirim: “tanrı bilinmek istedi ve (…) yarattı”. kendi bilinsin diye yarattığı şey kendisinin bir ifadesi olacaktır doğal olarak.
– cycle of events that is undefined on its origin. bir assumptionin var. bende o yok, ben acaba o assumption i almazsam nereye kadar aciklayabilirim pesindeyim. god exists yerine if not? ben de yok demiyorum… ama bir example olsun ki o olmadan olmasin. I only need a counterexample in which if god did not exist this would not happen.
– bir klasik olacak ama: big bang’de ortaya cikan enerji hic yoktan nasil geldi mesela? ki, e = mc2’ye gore varolan herseyin hammaddesi o enerji butun evrenin ozu demek => HUGE!
– yani once evreni yaratti, sonra big bang oldu, sonra dunya ve ay, sonra biz (pardon once dinazorlar)
– hayir kesinlikle boyle demiyorum. bunlar sadece “kumdan kaleler”. ben sunu diyorum: big bang oldugunda tanrinin ifadesi ortaya cikti hic yoktan (expression). gerisi tamamen insan algilari… rezonans gibi bazi temel kurallar cercevesinde etkilesip degisen bir oz var evrende = kutsal ruh, if you like… bu oz surekli sekil degistirir degisik zaman dilimlerinde… bazen su buhar olur, bazen vitamin insan -> bocek -> toprak olur vs, bazen bir supernova olur, bazen birsey patlar galaksi olur vs vs vs… adina big bang demek istiyorsan; (bize gore) zamanin bir noktasinda bir ifade oldu evet benim inancim bu. ve bizim fizik kurallarimiz cercevesinde enerji yoktan varedilemez ve yok da edilemez. o halde, fizigimizin otesinde birsey olsa gerek…
– Although the Big Bang Theory is widely accepted, it probably will never be proved; consequentially, leaving a number of tough, unanswered questions.
– so will god…
– bana enerjiyi kabul etmek is easier (becuse of the radiation of the other planets) than assuming god. that is I guess what u call as “faith”.
– not exactly; but close… sen evren, dinozor, evolution, vs gibi seyler diyerek sanki “sweet home chicago, mustang sally, angel” gibi sarki isimleri sayiyorsun benim inancima gore… ben ise diyorum ki: “ses” kavrami yaratildigi anda muzik ve butun sarkilar zaten yaratilmis oldu, bugun sadece degisik tezahurlerini gorup izliyoruz. ses = insan algisina gore ortaya cikan bir etkilesim dalgasidir. etkilesim dalgasi ise yine enerjiyle ilgili karisik bir teoriyle aciklanabilir ama arkasinda basit bir prensip yatar: “dogadaki ozun karakteristikleri”. rezonans, iletim, dalgalanma, zit kutuplar, vs vs. cok zorlarsam, bu ozun karakteristiklerinin; tasavvuf’da adi gecen 99 isimle ortusturulebilecegini soyleyebilirim ama zorlamayacagim… “yagmur tanrisi” ile de ortusturebilirsin; ya da hintlilerin “visnum”lariyla bilmemneleriyle de.
– orada benim tum gucum bitiyor
– konuyla ilgili son birsey soyleyecegim: dont listen to anything that i say, dont listen to anything that “they” say either, sit your ass down and read the books for yourself.
Leave a Reply