Kademeler
Kuran, pek çok öğüt ve hüküm konusunda kademeli bir yaklaşım sergilemektedir. Müminlere bir konuya ideal yaklaşımı gösterdikten sonra; ideal yaklaşımı ortaya koyamayacak durumda olanlar için daha kolay alternatifler sunmaktadır.
Kuran’ı doğru ve tam anlayıp yaşamak için; bu kademeleri anlamak gereklidir.
Kademe konusundaki tipik örneklerden biri, oruçtur.
“O, sayılı günlerdir. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamayanlar bir yoksul doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa o iyilik kendinedir. Oruç tutmanız, eğer bilirseniz sizin için daha hayırlıdır.” (2:184)
Bu ayette; normal şartlarda bir ay boyunca tutulması gereken orucun; hastalık veya oruç sebebiyle ertelenebileceğini görüyoruz. Orucu hiç tutamayacak kadar güçsüz olanlara ise, bir kademe daha kolaylık gösterilmiş ve oruç tutmak yerine yoksulları doyuracak şekilde fidye verebilmesi sağlanmıştır. Görüldüğü gibi; zorluk yaşanacak durumda Allah, inananların yükünü hafifletmiştir.
“Allah size hafiflik getirmek istiyor. Çünkü insan çok zayıf yaratılmıştır.” (4:28)
Bir başka örnek, abdest konusundadır.
“Ey iman edenler, sarhoş iken ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de -yolculukta olmanız hariç- gusledinceye kadar salata yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz veya tuvaletten gelmişseniz yahut kadınlarınızla münasebette bulunmuş da su bulamamışsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin, yüzlerinize ve ellerinize hafifçe sürün. Şüphesiz Allah affeden ve bağışlayandır.” (4:43)
Tüm koşullara uyarlanabilecek şekilde esnek indirilmiş bir kitap olan Kuran; su bulunmaması durumunda kademeli bir kolaylaştırıcılık örneği göstererek toprak ile teyemmüm etme yolunu gösterir. Su bulabilenler; ideal öğüdü tutarak su ile abdest alacaktır.
Bir başka örnek; haram kılınan yiyeceklerle ilgilidir.
“Allah, size ölüyü, kanı, domuz etini, bir de Allah’tan başkası için kesileni haram kıldı. Bununla beraber; mecbur kalanın, taşkınlık etmemek, aşırı gitmemek şartıyla bunlardan yemesinde bir günah yoktur. Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcı ve esirgeyendir.” (2:173)
İdeal durumda yenmemesi gereken şeylerin; zorunluluk durumunda minimum düzeyde tüketilebileceğini görüyoruz. Bu durum; yine Kuran’ın kademeli bir şekilde kolaylaştırma prensibini ortaya koymaktadır.
Bir başka örnek; affediciliktir.
“Eğer ceza ile karşılık verecekseniz, ancak size yapılan kötülüğün türü ve miktarı ile karşılık verin. Eğer sabrederseniz, elbette ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır.” (16:126)
Kuran; bu ayette tersten gitmiştir. Müminlere, kötülüğe ve haksızlığa uğradıkları durumda aynı ölçüde ceza verme hakkı tanınmıştır. Ancak; kademeli yaklaşımla, daha üstün derecede bir davranış olan sabır ve affedicilik tavsiye edilmiştir. Yani; mümin eğer güç yetirebiliyorsa, olgun davranarak affedici olması birinci ve öncelikli tavsiyedir. Ancak buna güç yetiremiyorsa, o halde kademeli olarak bir alt basamağa inecek ve ölçüyü aşmadan karşılık verecektir. Bu konu, “Affedicilik” bölümünde daha detaylı olarak incelenmiştir.
Samimiyet
Kuran’ı hayatımıza uyguladığımız noktada; kademe seçiminde dürüst ve samimi davranmak önemlidir. Kanun boşluğu arar gibi bir tavırla, ideali yapmak yerine bir anlamda kolaya kaçmaya çalışmak, bir mümine yaraşmaz. Dua konusunda göreceğimiz gibi; uygulama konusunda da samimiyet her şeyin temelidir. Vicdanımızın sesi, bu konudaki kılavuzumuz olacaktır.
Oruç konusunu ele alalım. Gastrit problemi çeken birinin sağlık gerekçesiyle orucu ertelemesiyle, parmağı kırılmış birinin sağlık gerekçesiyle orucu ertelemesini vicdanen aynı kefeye koyabilir misiniz? İkisi de sağlık gerekçesiyle orucu ertelediğini iddia edebilmesine rağmen, arada vicdani bir fark vardır.
At üstünde 2 günlük yola çıkan birinin yolculuk gerekçesiyle orucu ertelemesiyle, klimalı araçla 2 saatlik yola çıkan birinin yolculuk gerekçesiyle orucu ertelemesini vicdanen aynı kefeye koyabilir misiniz? İkisi de yolculuk gerekçesiyle orucu ertelediğini iddia edebilmesine, üstelik ikincisi daha uzak mesafeye gittiğini söyleyebilmesine rağmen, arada vicdani bir fark vardır.
Yaşı ilerlediği için güçten düşmüş birinin oruç tutmak yerine yoksulları doyurması ile, gücü kuvveti yerinde olmasına rağmen orucu hiç denememiş birinin “Ben tutamam” diye kestirip atmasını vicdanen aynı kefeye koyabilir misiniz? İkisi de zayıflık gerekçesiyle oruç tutmadığını söylemesine rağmen, arada vicdani bir fark vardır.
Bu uç örneklerde bize işin doğrusunu hissettiren vicdanımız, Allah’ın izniyle daha ince pozisyonlarda da bize işin doğrusunu hissettirebilir. Karşı karşıya kaldığımız durumlarda kademeli kolaylıktan faydalanıp faydalanamayacağımız konusunda rehberlik edebilir.
Samimi bir şekilde; ideale ne kadar yaklaşabiliyorsak o kadar yaklaşmalıyız. Mümkünse ideali yapmalıyız. Eğer ideali yapmak samimi bir şekilde gücümüzün dışında kalıyorsa; o takdirde kolaylaştırılmış kademelerden birini seçer ve Allah’ın affına sığınırız. Her şeyi gören, işiten ve insanların kalbindekini bilen Allah’a karşı (haşa) kanun boşluğu arayıp kurnazlık yapmak söz konusu değildir. O; samimiyetle elinden gelenin en fazlasını yapmaya çalışanla, durumu müsait olmasına rağmen kolaya kaçanın şüphesiz farkındadır.
Yapmak isteyen, sebepler bulacaktır. Yapmak istemeyen ise bahaneler bulacaktır. Hangi tarafta olduğumuz ise vicdan ve irademize kalmıştır.
Leave a Reply