Kuran’dan öğrendiğimiz prensipler doğrultusunda yaşarken, bizi yoldan çıkaracak ve farklı davranmayı düşündürecek kişi veya olaylarla karşılaşabiliriz. Bu gibi durumlar karşısında; taviz vermeden kararlılığımızı korumak ve vicdanen doğru bulduğumuz davranışları kararlılıkla sürdürmek önemli bir noktadır.
Kuran’ın verdiği öğütleri tutma ve men ettiği yanlışlardan sakınma konusunda kararlılık göstermemenin en büyük örneklerinden biri Adem’dir.
“Andolsun, daha önce de, Adem’e yerine getirmesi gereken emirler ve tavsiyeler vahyetmiştik. O bunları unuttu. Biz onda bir azim, kararlı bir davranış, bir gayret bulamadık.” (20:115)
Pek çoğumuzun muhtemelen bildiği gibi; Adem, yasaklanan elmayı iblisin vaadine uyarak ısırmış ve cennetten kovulmuştu. Burada; yasak elma ile karşılaştığında Allah’ın öğüdüne kararlı bir şekilde uymadığı dikkat çekicidir. Kendi hayatımızı değerlendirirken, fıtratımıza ve iblise karşı kararlı bir şekilde durup duramadığımızı düşünmeliyiz.
Peki, sadece kendi fıtratımıza karşı durmak yeterli mi?
Kuran; bize, gerekli noktalarda toplumsal veya ailesel alışkanlıklar karşısında durmayı da öğütler.
“Onlara: ‘Allah’ın indirdiğine uyun’ denildiği zaman onlar, ‘Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız’ dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler?” (2:170)
Bu ayette; sırf geleneklerimizde var diye sürdürülen davranışlara dikkat edilmesi gerektiği açık bir şekilde ifade edilmiştir. Davranışın onayı geleneklerden değil, Kuran’dan alınmalıdır. Geleneğin baskısı karşısında kararlılıkla durmak gerekir.
“Eğer dünyada bulunan insanların çoğuna uyarsan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar sırf zanna uyarlar ve kafadan atarlar.” (6:116)
Bu ayette; sırf çoğunluk yapıyor diye sürdürülen davranışlara dikkat edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bir başka deyişle; “Herkes yapıyorsa ben de yapabilirim” şeklinde sürü psikolojisiyle davranmamak gerekir. Davranışın onayı toplumdan değil, Kuran’dan alınmalıdır. Toplumun baskısı karşısında kararlılıkla durmak gerekir. Her koyun kendi bacağından asılır.
Burada; Kuran’ın bilhassa örfe bıraktığı noktaları tabii ki tenzih ederiz. Bunun detayları için, örf ile ilgili yazıları inceleyebilirsiniz.
“Allah: Ey Nuh, kesinlikle o senin ailenden değildi, çünkü doğru olmayanı yaptı. Öyleyse, bilmediğin şeyi benden isteme. Cahillerden olma diye sana öğüt veriyorum, dedi.” (46:34)
Bu ayette ise; doğru davranışta bulunmanın aileden dahi daha üstün tutulduğu ifade edilmiştir. Kuran; pek çok ayetinde aile bağlarına ve özellikle anne & babayı hoş tutmaya çok önem vermiştir. Ancak; bunun sınırı, ailenin Kuran’a aykırı bir şekilde davranmasıdır. Ailenin davranışları Kuran’a aykırı olduğu takdirde, bu durum karşısında yine kararlılıkla durmak gereklidir.
Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, Hz. İbrahim’in babasına rağmen doğru bildiğinden dönmemesidir.
“Kitapta İbrahim’i de an, O çok sadık bir peygamberdi. Hani babasına demişti ki: ‘Babacığım! İşitmeyen, görmeyen, sana hiçbir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun? Gerçekten bana, sana gelmeyen bir bilgi gelmiştir. Haydi bana uy da seni dosdoğru bir yola ileteyim. Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan Rahman’a isyan etmiştir. Bu gidişle o Rahman’dan bile bir azabın gelip sana dokunacağından ve senin şeytana dost olacağından ciddi endişe içindeyim.’ Babası: ‘İbrahim, ne o, yoksa sen benim tanrılarıma sırtını mı dönüyorsun? Bu işten vazgeçmezsen mutlaka taşa tutarım seni. Şöyle bir uzun müddet benden uzak dur. Gözüm görmesin seni buralarda!’ İbrahim: ‘Selam olsun sana’ dedi. ‘Senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Zira o buna çok lütufkardır. Sizden ve sizin Allah’tan başka dua ettiklerinizden uzaklaşıyorum. Ben, Rabbim’e yalvarıyorum. Umulur ki Rabbim’e dua etmekle bedbaht olmam.’ Onlardan ve Allah’tan başka kulluk ettikleri şeylerden uzaklaşınca, ona İshak’ı ve Yakub’u bahşettik. Hepsini de peygamber yaptık.” (19:41-49)
Burada; Kuran’a aykırı davranış sergilemeleri durumunda aileye karşı kararlılığın nazik bir tutumla nasıl korunabileceği güzel bir şekilde örneklenmiştir. Benzeri bir yaklaşım, aile dışındaki insanlara da gösterilebilir.
Dinde zorlama olmadığı, ilgili bölümde açıklanmıştır. Eğer dış bir kaynak bizi belli bir davranışa zorluyorsa; o kişinin en iyi ihtimalle Kuran’ı eksik tanıdığını hatırlamakta fayda var. Bu düşünce, kararlılığımıza destek olacaktır.
İnsan; fıtratı gereği gaflet veya zayıflıktan ötürü zaman zaman kararlılığını kaybedebilir. Bu durumda yapılması gereken şey, samimi bir istiğfar ve tövbe ile yine Allah’a yönelmek olacaktır. Elde olmayan şartlar sebebiyle Kuran’daki prensipleri tam olarak uygulayamayan biri ise, Kuran’ın pek çok konuda kademeli bir yaklaşımla kolay alternatifler sunduğunu da hatırlamalı ve o alternatifleri araştırmalıdır. Bu konunun detayı, Kademeli Yaklaşım bölümünde ele alınmıştır.
Leave a Reply