Kuran-ı Kerim; indiği yıllarda benzetme olarak anlaşılsa da, hikmeti uzun asırlar sonra ortaya çıkmış sayısız hüküm içermektedir. Buna verilebilecek en tipik örneklerden biri, Kuran’da Dünya Hareketleri bölümünde de incelediğimiz ayettir.
“Bir de o dağları görür, donuk ve hareketsiz sanırsın; oysa onlar bulutların yürüdüğü gibi yürümektedirler. İşte bu, her şeyi muhkem ve mükemmel yapan Allah’ın sanatıdır. Muhakkak ki O, sizin yaptığınız her şeyden haberdardır.” (27:88)
Kitabın indirildiği çağda “Dünya dönüyor” diye açık seçik bir hüküm inse, o zamanın anlayışına çok ters olacağı için belki de tepki çekecekti. Onun yerine; indiği çağda henüz bilinmeyen bir gerçek, ayet arasına gizlenmiştir. Keşfedildiği çağda “Kuran-ı Kerim asırlar öncesinde bunu haber vermişti” diye bir mucize olması anlamında da etkileyici bir noktadır.
Aynı kabilden pek çok örnek, diğer yazılarda incelenmiştir.
Bizim buradan çıkarmamız gereken derslerden biri; Kuran-ı Kerim’deki bazı hükümlerin sonradan anlaşılabildiğidir. Bugün sebebini anlamadığımız, veya anladığımızı zannettiğimiz bir hükmü uygulamamak, bizi bu anlamda riske sokar.
Örnek olarak; domuz eti ile ilgili bir ayeti ele alalım.
“Allah, size ölüyü, kanı, domuz etini, bir de Allah’tan başkası için kesileni haram kıldı. Bununla beraber, mecbur kalanın, taşkınlık etmemek, aşırı gitmemek şartıyla bunlardan yemesinde bir günah yoktur. Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcı ve esirgeyendir.” (2:173)
Bu ayetteki domuz eti yasağına, bir arkadaşımız çıkıp da şöyle diyebilir: “O çağda domuz çok pis bir hayvandı, o yüzden yasaklanmıştı – bugün temiz bakıldığı için yiyebiliriz”.
Bu yaklaşımdaki sakınca şudur: Kuran-ı Kerim’deki bir ifadeye mantıklı bir sebep bulduk diye, o ifadenin arkasındaki tüm sebepleri bulduğumuzu varsayamayız. Dünya’nın dönmesi örneğinde olduğu gibi; belki de asırlar sonra anlaşılacak bir hüküm içeriyor olabilir. Mesela; domuz etinde henüz keşfedilmemiş bir zarar bulunabilir. Belki de bugünkü ilmin hiç bilmediği alanda bir başka zararı vardır – ta kıyamette anlaşılacak bir zarar.
Domuz etinin sadece pisliğinden dolayı yasaklanmış olması da bir ihtimaldir, evet. Ancak, şu da bir ihtimaldir: Bugünkü anlayışımız, sadece el feneri kadar bir yeri aydınlatıyor olabilir – halbuki odanın geri kalanını hiç görmüyor olabiliriz. Örneğin insan için ölümcül olabilen tenyaların domuz etinden bulaştığı bugün bilinen bir gerçektir.
Kendini garantiye almak isteyen biri, arkasındaki hikmetin tamamını anlamasa da, kendi anlayışı dışında bir hikmet olabileceğine inanarak buna teslimiyet gösterecek ve bu hükme uyacaktır. Teslimiyet, İslam ve selamet kelimelerinin aynı kökten geldiğini hatırlayalım.
Bir benzer örnek, oruç olabilir. Bu konu ilgili bölümde daha detaylı incelenmekle birlikte, hükmün sonradan anlaşılması konusunda da güzel bir göstergedir.
“Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye size de farz kılındı.” (2:183)
Bu hüküm için, “Oruç, fakirlerin halinden anlayalım diye emredilmiş” diye bir yorum yapan çıkabilir. Aynen domuz örneğinde olduğu gibi, bu yorumda da sebeplerin sonradan anlaşılması tehlikesi bulunmaktadır. Orucun faydaları konusunda sayısız araştırma bulunmakla birlikte, belki de henüz bulunmamış daha büyük faydalar da mevcuttur. Hükümle ilgili tek bir sebep düşünüp, o sebebi dolaylı yoldan sonuca bağladığı için kendini muaf saymak doğru olmaz.
Özetle; Kuran-ı Kerim’e teslimiyet konusunda kendini garantiye almak isteyen biri, hükümlerin arkasındaki sebepleri tam olarak anlayabildiğini varsaymak yerine, henüz ortaya çıkmamış hikmetler de olabileceği ihtimalini göz önünde bulundurmalı ve ona göre davranmalıdır.
Leave a Reply