Sümer uyarlığına ait tabletlerin bazı yorumlarına göre; insan ırkı, uzaydan gelen bir uygarlığın yaptığı genetik çalışma sonucu ortaya çıkmıştır. Bu yazıda, söz konusu teori ile Kuran ayetlerinin çelişip çelişmediğini inceleyeceğiz.
Sümer uygarlığı, zamanının çok ötesinde pek çok bilimsel ve kültürel çalışmaya imza atmıştır. Çok eski tarihlerde var olmuş olan bu uygarlık, geriye eserlerinin yanı sıra bazı kil tabletler bırakmıştır.
Bırakılan bu tabletler, farklı kişiler tarafından yorumlanmıştır.
Bilim Odaklı Teoriler
Uzaylı Teorisi
Tabletlere yaklaşımı ve tercümesiyle epey ses getirmiş olan bir isim, Zecheria Sitchin‘dir. 12. Gezegen, Kozmik Tohum ve Enki’nin Kayıp Kitabı gibi kitapların yazarı olan Sitchin, kendi tablet mealinde dünyaya Nibiru gezegeninden gelmiş Annuki uygarlığından bahsedildiğini ileri sürer.
Sitchin’in mealine göre, olaylar özetle şöyle gelişmiştir:
- Güneş etrafında seyreden ve bilinmeyen bir gezegen olan Nibiru’daki Annuki ırkı, atmosfer bozulduğu için onu onarabilecek altın arayışıyla Dünya’ya gelir.
- Yanlarında getirdikleri İgigi ırkını madenlerde çalıştırmaya başlarlar, ancak bir süre sonra isyan çıkar.
- Annukiler’den biri olan Enki, madende çalışacak bir işçi ırkı yaratmak için kendi DNA’ları ile Homo Erectus DNA’larını karıştırır ve ortaya insanı çıkarır.
- Madende çalışan bu işçilere; tarım, tıp, mimarlık, astronomi, yazı gibi ilimler öğretirler.
Bu teoriye göre, dünyadaki diğer kadim uygarlıklar da Annukiler’den nasibini almış, işçilik karşılığında ilim öğrenmiştir. Bu teorinin detaylarında dikkat çeken bazı noktalar;
- Annukiler “Tanrı” olarak anılmaz. Annukiler sadece gökte dolaşabilen birer varlıktır, ve Annukiler’in bizzat kendilerinin tek tanrı (Allah) inancı vardır.
- Annukiler, genetik deneyleri sırasında ortaya yarı hayvan başka ucubeler çıkarır. Mitolojilerdeki at-adam, boğa-adam gibi figürlerle örtüşür.
- Metinlerde, Homo Erectus’un “özünün iki yılan gibi birbirine dolandığı” gibi DNA’yı anlatan ifadeler ve kromozom sayıları ifade bulur.
- Özlerin (genlerin) karıştırılması önce Nibiru kaynaklı kristal bir kasede denenmiş, başarısız olunmuş, sonra dünya kaynaklı toprak bir kasede yapıldığında başarılı olmuştur. Adem’in topraktan yaratılmış olma fikriyle örtüşür.
- İlk düzgün insan olan Adamu ve kaburgasının geniyle doğurganlık kazanan eşi Ti-Amat’ın Edin şehrine yerleştirilmesi (Eden / Aden); orada yasak bir yiyecek yemelerinden ötürü diğer işçilerin yanına gönderilmeleri, kutsal kitaplardaki hikayelerle örtüşmektedir.
- Sümer dilindeki “Avod” (“Worship”) kelimesi, “Work For” yani “…için çalışmak” anlamına gelir. Bu da; insanların Annukiler’e tapmaktan ziyade onlar için çalıştığı sonucuna çıkar.
- Annukiler’in insan ırkıyla yasak olmasına rağmen çiftleşmesi sonucunda ortaya Nefilim denen devler çıktığı anlatılır. Nefilimler, Tevrat’ta da bol bol dile getirilmiştir. Goliath – Davut hikayesinde de bir dev söz konusudur.
- Soyluluk kavramının, Annuki genlerinden doğrudan yaratılmış sınırlı sayıdaki insanın kendi arasında üremesi ve yüksek genetik özelliklerin mümkün mertebe korunması sonucu ortaya çıktığı belirtilir.
- Kain adlı insanın kardeşini öldürüp sürülmesi, Ziusudra’nın tufana karşı bir gemi yapması, Nibiru’dan tohum ve küçük/büyükbaş hayvan getirilmesi, sapkın ve isyankar şehirlerin yok edilmesi gibi kavramlar, kutsal kitaplarla çeşitli oranlarda örtüşmektedir.
Bu teorinin gerçek olduğu durumda akla gelebilecek bazı sorular;
- Meryem’in İsa’ya hamileliği yine benzeri bir müdahale ile olmuş olabilir mi? İsa, üstün özellikleri ve bilgisine bu yüzden sahip olmuş olabilir mi? (Haşa) “Rabbin oğlu” ifadesi, aslında bir aktarım hatası olup, uzaylı bir varlığın tüp bebek tarzı müdahalesi sonucunda onun babalığı ile olduğu anlamına gelebilir mi?
- Kızıldeniz’in yarılması, ebabil kuşlarının pişirilmiş taşlar atıp orduları helak etmesi gibi anlatımlar, aslında dünya dışı teknoloji destekli olaylar olabilir mi?
- Kuran’da anlatılan Zülkarneyn (çift boynuz anlamına gelir), Sümer tabletlerinde çift boynuzlu kask ile resmedilmiş olan Annukiler’den biri olabilir mi? Doğuya ve batıya keyfi olarak gidebilmesi, uçan araçları ile olmuş olabilir mi?
- Sümer tabletleri ile Yunan mitolojisi (ve diğer mitolojiler) arasındaki benzerlikler, Annukiler’in başka coğrafyalarda başka madenler kurup, oralardaki insanları işçi olarak çalıştırmasından kaynaklanmış olabilir mi?
- İbadet ve çalışmalar; kısmen insan genindeki hayvansal yönü zayıflatıp kozmik yönü güçlendirme amacında olabilir mi?
Sitchin’in yorumlarına, kitapları haricinde aşağıdaki bağlantılardan erişebilirsiniz:
- http://forumbisiklet.com/index.php/2015/12/26/sumer-tabletleri-tanri-enkinin-sozleri/ (insanın yaradılışı 6. tablette)
- https://www.youtube.com/watch?v=Dfl4ZaiucpQ
Bilim Teorisi
Sitchin’in yorumları etkileyici olmakla birlikte; eğer kelimelerin anlamlarını gerçekte olduğundan farklı ele almış ve anlatmışsa, tamamen kendi anlatmak istediği masalı anlatmış ve Sümer tabletlerini amacına alet etmiş demektir. Bu durumda; etkileyici olmakla birlikte, Sitchin teorisini sadece bir masal olarak görmek doğruya daha yakın bir adım olacaktır.
Bu noktada, Sitchin’e katı bir şekilde itiraz eden Michael Heiser‘e dönmek gerekir.
Akademik açıdan Sitchin’den çok daha donanımlı bir isim olduğunu belirtmeden geçemeyeceğimiz Heiser, Sitchin’i asılsız popülist yorumlar öne sürmekle suçlamaktadır.
Heiser’e göre; Sümer metinlerindeki Nibiru, Annuki gibi bazı anahtar kelimelerin çok net ve basit karşılıkları vardır ve uzaylılarla hiçbir ilişkisi yoktur. Sitchin, Sümer dilinin en temel kural ve kelimelerini dahi bilmemektedir. En basitinden;
- Nibiru; bildiğimiz Neptün gezegenidir. Güneş sistemindeki gizli bir gezegen değildir ve tabletlerde Annuki ile bir bağlanatısı bulunmamaktadır.
- Annuki; uzaylı bir ırk değil, Dünya’da yaşayan kralların soyudur.
- Annukiler’in gökten indiğine dair bir ifade, tabletlerde yoktur.
- Nephilim kelimesinin “Gökten gelenler” ile ilişkili bir anlamı yoktur. Bu kelime “dev” anlamına gelir.
- Altın madeni hikayesi, tabletlerde yoktur.
- Yarı insan yarı hayvan gibi resmedilen kanatlı canlılar, akatlılardır (~cinler).
Sümer metinleri, bu ve buna benzer düzeltmelerle Heiser’in yorumları doğrultusunda okunduğunda; ortaya uzaylıların bulunmadığı bambaşka bir tablo çıkmaktadır. Bu tabloda; Sümerler’in gelişmesinin kaynağı uzaylılar değil, o çağda yaşamış yetenekli bilim insanlarıdır.
Tabletler ise, nesilden nesile aktarılmış tarihi bilgilerin yazıldığı belgelerdir. Bu tarihi bilgilerdeki boşluklar, mitoloji ile doldurulmuştur. Kutsal kitaplarla olan benzerlikler, (tufan gibi) tarihi olaylara ikisi de değindiği için ortaya çıkmıştır.
Sitchin; Sümer’i temel alarak, farklı mitolojileri ve kutsal kitapları ele alıp, hepsinin tek bir kaynaktan (uzaylılar) geldiği varsayımıyla bir füzyon yapmış, ortaya koyduğu destansı ifadelerle pek çok kişinin kafasını karıştırmıştır. Heiser’e göre; Sitchin’in teorisi, pek çok hatanın yanı sıra, kaynağı belirsiz olduğundan sahte sayılabilecek içerikler de barındırmaktadır.
Sitchin’in 12. Gezegen kitabının girişinde, benzeri bir şeyi aslında kendisi de söylemektedir: “…sadece çeviriler ve yorumlamalar olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Sonuçta, geçerli olan orijinal İbranice metindir…”
Heiser’in detaylı yorumlarına, aşağıdaki bağlantılardan erişebilirsiniz:
- https://www.sitchiniswrong.com
- https://www.ancient-origins.net/human-origins-religions/zecharia-sitchin-and-mistranslation-sumerian-texts-009442
- https://youtu.be/iXpwN4l5wGQ?t=1017
Din Odaklı Teoriler
Peygamber Teorisi
Farklı kişiler tarafından dile getirilmiş bir teori, tabletlerin sonradan gelen kutsal kitaplarla bu kadar örtüşmesini, Sümerliler’e de bir peygamber gelmiş olmasıyla açıklar. Bu peygamberin sembolik anlatımları killere kazınarak ve belki de biraz bozularak / hatalı tercüme edilerek bugüne kadar gelmiştir.
Kuran, her ümmete peygamber geldiğini söyler ve tüm ümmetlerin / peygamberlerin adını da vermez. Dolayısıyla; antik bir uygarlığa peygamber gelmiş olma ihtimali Kuran’a göre vardır.
Sümer tabletlerinde yer alan ve kutsal kitaplarla örtüştüğü için bu teoriyi destekleyebilecek bazı bilgiler;
- Ezeli, ebedi tek bir yaratıcıya inanıyorlardı: Nammu. Her şeyi yoktan o yaratmıştır.
- Yer ve göğü sudan yaratmıştır. İlk yarattığında ikisi bitişiktir. Onları ayırmadan önce, onları idare edecek “tanrılar” (melekler?) yaratmıştır.
- Belirlemiş olduğu değişmez “Me”lere göre (kader?) yönetmek üzere, yer ve göğün egemenliklerine “tanrıları” (melekleri?) memur etmiştir. Enki, Enlil, Inana gibi zatlar, bu memurlardır.
- Atmosferi, güneşi, gezegenleri, ayı, yıldızları, dağları, okyanusları, nehirleri, bitki ve hayvanları yarattı, “Me”lerini belirledi ve hepsini “tanrıların” (melekler?) yönetimine verdi.
- İnsanın yaratılması, Nammu’nun bir vekil/halife yaratılması için Enki’ye görev vermesi ile gündeme gelir.
- Topraktan ilk yaratılan insan Adamu’dur ve Edin şehrine yerleştirilir. Eşi ile yasak elmadan yiyince şehirden kovulur.
- Bir tufan ile insanlar topluluk halinde yok edilir, sadece gemiye binen bir kral ve yanındakiler kurtulur.
Daha fazlası da var; ancak bu yazının kapsamı gereği kalanını okurların araştırmasına bırakalım.
Din Kökeni Teorisi
Ülkemizde bilhassa Muazzez İlmiye Çığ ile tanınan köken teorisi, tarihi olayları ve peygamberleri kronolojik sıraya koyma fikrine dayanır. Sümer fikirlerinin, kendisinden sonra gelen peygamberlere ilham verdiği ve kutsal kitapların bu esinlenmeyle insanlar tarafından kaleme alındığı dile getirilir (vahiyle değil).
Karşılaştırma
Teorilerin belli başlı noktalarda nasıl ayrıştığını özetleyelim.
Teori | İnsanın kökeni | Tablet kaynağı | Kitap kaynağı |
Uzaylı teorisi | Allah → Uzaylılar → Genetik müdahale (A) | Uzaylılar → Sümerliler | ∅ (A) |
Bilim teorisi | ∅ | Sümerliler | ∅ (B) |
Peygamber teorisi | Allah | Sümerli Peygamber | Allah → Peygamber |
Köken teorisi | ∅ | Sümerliler | Tabletler → Peygamber |
A: Sitchin tercümelerinde, uzaylıların da tek Allah inancına sahip olduğunu görüyoruz. Yani insanların oluşmasında uzaylıların etkisi olsa da, uzaylıların kendisini yaratan yine Allah’tır.
B: Heiser; açıklamalarında Allah’a inandığını ifade etmiştir. Dolayısıyla; kendisinin dinin kaynağı olarak Allah’ı gördüğünü söyleyebiliriz. Ancak, bilim teorisi kapsamında dinin kaynağına değinmemiştir.
Bilim odaklı teorilerde, Sitchin ile Heiser’in çeliştiğini görüyoruz. Heiser’in kendi alanında 200’den fazla makale yayınlamış, çok bilgili ve kıymetli bir akademisyen olmasını yabana atamayız. Sitchin’in hataları olduğunu söylediyse, bunu dikkate almak gerekir.
Bunun yanı sıra; kadim uygarlıkların çok şaşırtıcı eserler bıraktığı, bilinen hiçbir iletişimi bulunmayan toplulukların hep aynı şekilleri bırakmış olması, kendilerinin keşfetmesi mümkün görünmeyen teknoloji ve bilgilere sahip olmaları, çok önemli bir kısmının ağız birliği yapmış gibi gökte dolaşan varlıklardan bahsetmesi de; yadsınamayacak gerçeklerdir.
Yani Sitchin yanıl(t)mış da olsa, benzeri izler başka uygarlıklarda da bulunmaktadır. Erich Von Daniken, Robert K.G. Temple, Giorgio A. Tsoukalos, David Hatcher Childress gibi başka araştırmacı yazarlar, farklı kültürlerde benzer izler olduğunu iddia etmiştir. Üstelik bu izler; kutsal kitaplarda anlatılan olaylarla ve yapılan tariflerle de örtüşmektedir.
Tüm bu yazarların şan ve para peşinde koşan popülist kişiler olma ihtimali de vardır elbette. Ağız birliği yapmış gibi, birbirlerinin yakaladığı / kurduğu zorlama bağlantıların üzerine gidip, birbirlerini destekleyici şekilde yanıltıcı manipülasyon yapmış olma ihtimalleri de vardır.
Bu kabilden pek çok araştırmacıyı bir araya getiren ve History Channel’da yayınlanan Ancient Aliens belgeseline karşın; bu kişilerin hatalarını ortaya koyan ve teorilerini zayıflatan görüşler de ortaya çıkmıştır.
Din odaklı teorilerde, bir anlamda inanca dayanan bir ayrımın söz konusu olduğu söylenebilir.
Sümer tercümelerinin büyük ölçüde doğru yapıldığı ve kendinden çok sonra inmiş kutsal kitaptaki yazılarla örtüştüğü varsayılırsa; kitapların ilahi kaynaktan geldiğine inanan bir kimse muhtemelen Sümerler’e de bir peygamber geldiğini ve kutsal kitaplarda gördüklerimizin benzerini o topluma uygun dille açıkladığını düşünecektir.
Aynı varsayımda; kitapların ilahi kaynaktan geldiğine inanmayan bir kimse, peygamberlerin muhtemelen Sümer mitolojisinden gelen bilgileri derleyip kaleme alarak kitaplaştırdığını düşünecektir. Tabii bu durumda, Kuran’daki bilimsel mucizelerin kim tarafından keşfedilip yazılmış olabileceğini de açıklayabilmesi gerekir.
Sonuç? Bu noktada; daha detaylı araştırma yapma ve kendi sentezini yapma işini siz okurlara bırakalım. Tek bir teoriyi kabul edebileceğiniz gibi, farklı teorilerin farklı noktalarını birleştirmeyi de düşünebilirsiniz.
Her sentezde olduğu gibi; doğrusu olan birinin her dediğinin doğru olmayabileceğini, yanlışı olan birinin de her dediğinin yanlış olmayabileceğini hatırınızda tutun.
Şimdi esas sorumuza geçelim.
Çelişki Var Mı?
Din odaklı teorilere baktığımızda, işin kökü tamamen inanmak ve inanmamaya dayanmaktadır. İnanmayan kimse, Sümer metinlerinin sonraki peygamberlere ilham verdiğini söyleyecek ve çelişki görmeyecektir. İnanan kimse, Sümer’e peygamber geldiğini söyleyecek ve yine çelişki görmeyecektir. Bu noktada, herkesin kendi inancından sorumlu olduğunu söyleyip tartışmayı bitirmek mümkün.
Bilim odaklı teorilerde; Kuran’a inanmayan bir kimse, daha baştan inanmadığı için uzaylı teorisinde de, bilim teorisinde de bir çelişki görmeyecektir. Dolayısıyla; çelişki ihtimali, Kuran inancı ile uzaylı teorisi bir araya geldiğinde ortaya çıkmaktadır.
Yazının geri kalanı; Kuran’a inanmakla birlikte, uzaylı teorisinin Kuran ile çelişip çelişmediğini merak edenler içindir.
Bu yönelim doğrultusunda; soruyu biraz daha zorlaştıralım ve olayı Sümer Uygarlığı’ndan çıkarıp, insan ırkının dünya dışı bir genetik müdahale sonucunda oluşmuş olma ihtimaline genelleyelim. Böylece, Sitchin yanılmış bile olsa, bir başka araştırmacının genetik müdahale ihtimalini ispatladığı durumu da kapsamış oluyoruz.
Kuran’da; insanı Allah’ın yarattığı yazmaktadır. Örnek ayet:
“And olsun biz insanı kuru bir çamurdan, suretlenmiş balçıktan yarattık.” (15:26).
Peki bu durumda; insanın genetik müdahale ile oluşmuş olma senaryosu Allah’ın yaratma senaryosu ile çelişir mi?
Kısa cevap: Hayır, çelişmez.
Aracılar
Kuran’da Ben, O, Biz makalesinde dile getirildiği gibi; Allah, irade buyurduğu hükümler için aracı kullanabilmektedir. İnsan ırkı genetik bir müdahale ile ortaya çıkmış olsa dahi, bu durum yine Allah’ın yaratmasıyla çelişmez, olsa olsa yaratma iradesinin bir aracı vasıtasıyla tecelli ettiği anlamına gelir.
Bu yaklaşımın bir benzeri, evrim teorisinin Allah’ın yaratması ile çelişmemesidir.
Yaratmak
Bunun yanı sıra; yaratmanın iki türlü olduğunu da unutmamak lazım. Allah’ın Yaratması adlı makaleden alıntı yaparsak;
Yaratmak iki türlüdür. Yoktan yaratmak, Allah’a mahsustur. Allah’ın yarattığı şeylerin şeklini değiştirerek yaratmak, insanın da yapabildiği bir şeydir. Mesela ağaçtan kayık yaparak bir kayık yaratmış gibi gözükür. Halbuki, Allah’ın yarattığının formunu değiştirmekten ibarettir yaptığı.
Bu anlamda; Allah’ın yoktan yaratmasının, şekil değiştirerek sözde yaratanlardan çok daha üstün olması bu ayette ve başka pek çok ayette ifade bulmuştur.
Yani insan; suni genetik bir müdahale ile oluşmuş bile olsa, bu şekil değiştirmeden ibarettir. Yoktan yaratan sadece Allah’tır. İnsanın yaratılmasını mümkün kılan tüm unsurları yoktan yaratmış olan da Allah’tır. İnsanın ortaya çıkmasına irade buyuran, aracı vasıtasıyla iradesini tecelli ettiren; hatta bu işi yapan uzaylıları da yaratıp bu işe vesile eden yine Allah’tır.
Bugün genetik bilimimiz geliştiğinden ötürü, koyun kopyalayabiliyoruz. Peki o yeni koyunu biz mi yarattık yoksa Allah mı yarattı? Cevap şudur: Allah yarattı, çünkü koyunun var olabilmesini sağlayan her şeyi yoktan yaratan Allah’tır. Bizim tek yaptığımız, ilmimizle Allah’ın unsurlarına yine Allah’ın izin verdiği ölçüde yön / şekil vermektir.
İnsanın genetik müdahale ile ortaya çıkma senaryosunda; Allah – uzaylılar – insan arasındaki ilişki mantığı da aynı şekilde olacaktır.
Aşağıdaki tüm örnek ayetler ve diğerleri, bu doğrultuda değerlendirilebilir.
“Hani Rabbin meleklere muhakkak ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti.” (2:30)
“Ki o, yarattığı her şeyi güzel yapan, insanı yaratmaya da çamurdan başlayandır.” (32:7)
“O, sizi çamurdan yaratan, sonra ölüm zamanını takdir edendir.” (6:2)
“Sizi bir topraktan yaratmış olması O’nun ayetlerindendir.” (30:20)
Diğer İşler
Bu yaklaşım; gelecekte bir başka ırk tarafından yapıldığı ortaya çıkabilecek diğer tüm faaliyetler de aynı kapsamda değerlendirilebilir. Yani; görünüşteki aracı farklı da olsa, tüm faaliyetler Allah’ın iradesi dahilinde olup bitmektedir.
Bunun anlaşılır bir örneği olarak, Nahl Suresi 79. ayette kuşları havada tutan gücün Allah olarak ifade edilmiş olduğunu ele alabiliriz. Allah’ın Yaratması adlı makaleden alıntı yaparsak;
Günümüzde uçakları da gökte tutan Allah’tır.
Burada iki noktayı ayırmak gerekir. Tüm kainatı, maddenin prensiplerini, fizik kurallarını, yerçekimini, kaldırma kuvvetini, vb yaratan Allah’tır. Bu bakış açısıyla; kainatın fizik kuralları her uygulandığında, o faaliyet Allah sayesinde olmuş olur.
Yerçekimi olmasa, bıraktığımız taş yere düşmezdi. Dolayısıyla; bıraktığımız taşı yere düşüren / düşmesine olanak veren, yerçekimini yarattığı için Allah’tır. Bizim bir taş tutarken parmaklarımızı açmamız, yerçekimi olmasa taşın yere düşmesini sağlamazdı.
Aynı yaklaşımla, kuşları havada tutan da Allah’tır çünkü onların uçabilmesini sağlayan tüm maddi prensipleri Allah yaratmıştır.
Aynısı uçaklar için de geçerlidir. Hava akımının kaldırma gücü gibi bir prensip yaratılmış olmasa, en sağlam motor da yapılsa o uçak havalanmazdı. Dolayısıyla uçağı havada tutan Allah’tır, onun orada durabileceği prensipleri yoktan yaratmıştır çünkü. Biz motor yaparak, Allah’ın sisteminin izin verdiği bir olguyu kullanıyoruz sadece.
Bu yaklaşımla; zaman içerisinde (uzaylı gibi) farklı aracıların ortaya çıkma ihtimalinin, Kuran’da o işi yapan esas gücün Allah olarak ifade edilmesi ile çelişmediği sonucuna varılabilecektir.
Kuran’da Neden Yazmıyor?
Eğer uzaylı teorisi gerçek değilse, Kuran’da neden yazmadığı zaten apaçık ortadadır.
Uzaylı teorisinin gerçek olduğu durumda; akla, neden Kuran’da bu detayların yazmadığı sorusu gelebilir. Bugün için farazi olan bu durumun gelecekte gerçekleşme ihtimaline karşın, cevaplarını peşinen verelim.
Kuran’ın tüm tarihi ve tüm gerçekleri açıklama gibi bir iddiası yoktur.
Kuran; içerik olarak, gönderildiği topluluğa uygun bir içeriğe sahiptir ve daha önce aynı bölgeye gönderilen kitaplara ait yanılgıları düzeltip, toplumu ıslah edecek reformlar getirir. Burada; bilhassa ortağı olmayan tek Allah inancı, o toplumun ihtiyacı doğrultusunda ağırlıklı olarak ifade edilmektedir, zira toplumda şirk hakimdir.
Allah’ın iradesi ile yönlendirdiği (ortakları değil, haşa) aracılarının kitapta yer alması, toplumda yeni bir şirk dalgasına yol açabileceğinden, aracıları dile getirmeyip doğrudan mutlak kaynak olarak Allah’ı öne çıkarması, akla yatkındır.
Kuran’da; Allah’ın iradesini aracılar yoluyla tecelli ettirebildiğine işaret eden yeterince ayet olmakla birlikte, ağırlığa bakacak olursak her konuda mutlak kaynağın Allah olduğuna daha fazla ağırlık verilmiştir.
Bırakın uzaylıları, insanların peygamberleri ve hatta taştan putları bile Rab edinebildiğini düşünecek olursak; her şeyi yaratan ve tüm iradenin sahibi olan Allah kavramını net ve doğrudan, kafa karıştırmadan anlatan Kuran’da en uygun içerik yer bulmuştur.
Ek Okumalar
Bilimsel gelişmelerin Allah’ın yaratması ile (haşa) karşılaştırılamayacağı, yaygın olarak bilinen “Get Your Own Dirt” kıssasında anlaşılabilir.
Sümer tabletlerini ve tercümelerini incelemek isteyenler, ETCSL sitesini ziyaret edebilir.
Sümer tabletlerinin arkasındaki gerçek ve insan yaradılışının kaynağı ne olursa olsun; insanın özünde hayvanlarla paylaştığı düşük seviyeli bir yön, bir de kendine mahsus yüksek seviyeli bir yön olduğu kanaatindeyim. Bu kanaati, daha önce farklı şekillerde ifade ettim; merak edenler için:
- Kitap: Ne Kadar Hayvansın
- Makale: True Essence of Religion
- Video: Inner Animal vs Holy Spirit
Bu yazıyı beğendiyseniz, diğer Kuran Rehberi yazılarına da göz atın.
Leave a Reply