ALLAH, Muhammed Peygamber’den sonra olacakları mesela 1000 yıl 3000 yıl sonrasını yani her şeyi biliyor. Kuran’ı Arapça’dan başka bir dile ne kadar çevirirsek çevirelim çok farklı mealler çıkıyor. İnsan hangisine güvenecek? ALLAH böyle olacağını biliyordu, neden bizleri ikilemde bırakıyor?
Herhangi bir soruya “Allah neden böyle yaptı?” diye yaklaşmak, bana isabetli gelmiyor. “Kötülük yapanlar neden helak edilmiyor” makalesinde belirttiğimiz gibi; Allah insan olmadığı gibi, bize özel sebep – sonuçlardan muaftır. Sebep – sonuç paradigmasında yaptıkları olsa da, biz ne kadarını anlayabiliriz? Yine de, biraz tefekkür etmeye çalışalım.
Kuran; belli bir bölgede yaşayan belli bir insan topluluğuna yönelik olarak inmiştir. Dili de, o dönemde / bölgede yaşayan insanların anlaması için, o dönemde / bölgede kullanılan Arapça dilinde ve o insanların noksansız anlayabileceği şekilde seçilmiştir – bu yazdıklarımı Kuran’ın kendisi söylüyor. O dönemde kimse, kelime anlamları konusunda ikilemde değildi yani.
Gel zaman git zaman; (her dilde olduğu gibi) Arapça evrimine devam etti – artık o çağdaki bir kelime bu çağda aynı şekilde anlaşılmıyor olabilir Araplar tarafından bile. Bunun üzerine; tercümelerdeki anlam kayıplarını ve dinden güç elde etme peşinde olanların manipülasyonlarını da eklerseniz; bugünkü duruma ulaşmış oluyoruz.
Kuran’ın mesajlarını bu şartlarda nasıl daha doğru anlayabiliriz?
- Arapça bilmiyorsak; tek bir meale değil, farklı meallere ve yorumlara başvurarak, daha geniş bir bakış açısından kendi sentezimizi çıkarabiliriz.
- Arapça kelimelerin bugünkü anlamlarını değil, lügatlar yardımıyla Kuran’ın indiği çağdaki anlamlarını ele alıp, o günkü sosyal / tarihi ortam içerisinde değerlendirebiliriz – ya da böyle yapanları takip edebiliriz.
- Kuran’da genellikle bir konuya tek bir yerde değil, pek çok yerde değinilir. Bunların bir tanesinde şüpheye düşsek bile, geçtiği tüm yerleri incelediğimizde konuların özü daha fazla netleşmeye başlayabilir.
- İndiği dönemdeki olaylar ışığında anladığımız ayetleri bugüne uyarlamak istediğimizde, hüküm & gerekçe yaklaşımı işimize yarayabilir – Kuran’da Hüküm ve Gerekçe makalesine bir göz atın.
Kuran’ın indiği çağdaki insanlar anlatılanları hemen anlayabilirken, biz şimdi o kadar kolay anlayamıyoruz; bu neden böyle – bir haksızlık mı var diye düşünüyor olabilirsiniz. Ben bu kanaatte değilim.
Kuran’ın indiği dönemde; iletişim araçları bugünkü gibi değildi. İnsanlar, entellektüel açıdan bizim anlayışımızda da değildi. Kız çocuklarının diri diri gömüldüğü, kadınların insan olarak bile görülmediği, tabir-i caizse “orman kanunları” arasında yaşanan bir dönemden bahsediyoruz. İnsanlar belki Kuran’ın dediklerini kelime olarak anlıyorlardı ama; kültürel ve sosyal olarak söylenenleri kavramaları, analiz etmeleri, özümsemeleri, kabul etmeleri, toplum olarak hayatlarına uygulamaları muhtemelen bizden çok daha zor idi. İnsanların Kuran yolunda yaşayabilmek için, müşrikler arasında yer alan ailelerinden, eşlerinden, vb uzaklaşmak zorunda kaldığı, göç etmek zorunda bırakıldığı, savaşlara göğüs gerdiği, vb bir ortam imiş düşünürsek.
Biz ise, günümüzde “Kuran ne demek istemiş?” sorusunun cevabını ararken daha fazla efor harcıyoruz belki. Ancak; iletişim araçlarımız, teknolojimiz, farklı kültürler / yorumlarımız, vs. var ve bulduğumuz cevapları hayatımıza uygulayabilmek konusunda genel anlamda daha rahat ve özgürüz.
İkisini karşılaştırırsak, ikisinde de efor var.
Bu konuda, Kuran’da Çok Anlamlılık adlı videoma da göz atmak isteyebilirsiniz.
Leave a Reply