“X marka Y model bas almak istiyorum, ne düşünüyorsunuz?” sorusu bana çok sık geliyor. Olağan cevabımı bu yazıda veriyorum.
Basın fiyatını neler belirler?
- Talep / pazarlama
- Mekanik / elektronik aksamlar
- İşçilik
- Ahşap
Talep / pazarlama
Bir basa kaç kişinin kaç para vermeye gönüllü olması ile ilişkilidir. Markalar, satın alma kararını kendilerine çekecek pozitif kanaatler oluşturmaya çalışır. Hayran olunan sanatçıların elinde görülen bas gitarlar buna bir örnek olabilir; bunu bazen açık Endorsement ile, bazen de gizli pazarlama ile yaparlar. Duymayı umdukları cümleler:
- Vay, X basçısı Y basını çalıyormuş, demek ki ben de almalıyım ki onun gibi ses çıksın
- X müzik tarzı / tekniği dedin mi Y bası çalınır
- X markası bu işin standardıdır / en iyisidir ondan alayım
Bu durum tabii çalanın duygusal durumunu etkileyip daha keyifli çalmasına yol açabilir. Veya o bas gerçekten de belli bir tarza + kişinin çalımına uygun olabilir. Grup lideri veya prodüktör belli bir bas talep ediyor olabilir. Veya bazı markaların bu pazar değeri sebebiyle ikinci el piyasası diğerlerinden daha iyi olabilir. Pazarlama faktörünü eleştirmiyorum yani gerçek bir durum.
Ama bence, satın alma kararında enstrümanın gerçek kalitesinin önüne geçmemeli, bu konuda farkındalığımızı arttırmamız lazım o yüzden bu kadar üzerinde durdum. Çok üst düzey gitaristlerin elinde Squier veya SX gördükten sonra buna iyice kanaat getirdim.
Mekanik ve elektronik aksamlar
Herhangi bir Luthier tarafından kolaylıkla Upgrade edilebilir, bunlar için bir basa ederinden daha fazla para ayırmaya gerek yok. İyi ahşap denk gelmiş orta kalite bir enstrüman alıp, manyetik / köprü / kulakçıklarını değiştirip, çok daha üst fiyata satılan baslarla yarışacak hale getirmek mümkün olabiliyor.
İşçilik
Luthier tarafından kısmen Upgrade edilebilir. Üst segment bir bas ile orta segment bir basın arasındaki tek fark tesviye, Shim, cila, vb işlemler ise; yine üst segment bir basa fazla para vermeye gerek yok. Orta segment bas + Luthier ücreti = üst segment bir bas demek olabilir.
Ahşap
En önemlisini en sona sakladım. Bir basın her şeyi değişebilir ama ahşabı değişmez, değişirse artık o başka bir bas olur. Bas fabrikalarına, değişik fiyat ve kalitede ahşaplar gelir. Bunların bazıları Flat Sawn, bazıları Quarter Sawn olur. Bu ahşaplardan bazıları uzun süre bekletilip kurutulur, bazıları doğrudan üretime sokulur.
Rezone karaktere sahip, hafif ve uzun süre bekletilmiş bir ahşap pahalı olacaktır; çünkü hem keresteci daha pahalıya satıyor, hem beklemesinin getirdiği depo maliyeti var, hem de daha fazla talep edildiği için markalar bunlara daha fazla kar koyabiliyor.
Genelde bir bas fabrikasında işler şöyle yürür;
- Ahşap seçiminde 1. öncelik, Custom Shop enstrümanlarda olur. Bu enstrümanları yapan Luthier’ler; depoda beklemiş, yüksek kalitede, hafif ve rezone ahşapları özenle seçer. Polifonik çekiçler yardımıyla, birbirine uygun tınlayacak gövde / sap ahşabını ayrı ayrı seçip kombine eder. Çok yüksek ihtimalle güzel bir Combo çıkar, çok düşük ihtimalle kötü bir Combo çıkar.
- İkinci öncelik, üst düzey fabrika enstrümanlarında olur. Custom Shop’tan kalan ahşaplardan seçim yapılır, bekletilmiş ahşap kalmadıysa hazırdan alınabilir. Muhtemelen güzel bir Combo çıkar, ama kötü çıkma riski burada artıyor.
- Üçüncü öncelik, orta düzey fabrika enstrümanlarında olur. Artık iş biraz şansa kalmaya başlıyor, ama burada depoda yıllanmış ahşap pek beklememek lazım.
- Dördüncü öncelik, alt düzey fabrika enstrümanlarında olur. Burada ilk 3 tarafından kapılmamış ahşap kalması düşük bir ihtimal ama olabiliyor – yoksa o arkadaşlarımda Squier / SX görmezdim.
Ahşabın kalitesi her zaman müzikal kalite demek değil bir de bu var. İstediğiniz kadar iyi bir ahşapla işe başlayın; eğer bitmiş gitarın doğal rezonansı 440 Hz tabanlı batı müziğinin belli frekanslarıyla çakışıyorsa, Dead Note veya Wolf Tone denen sevimsiz durumlar oluşabiliyor. Tipik olarak, 4 telli Bolt-On saplı baslarda G telindeki 5-6-7. perdeler diğerlerinden çok daha zayıf ses verebilir, veya E teli komple boğuk, üzerine havlu atılmış gibi ölü bir ses verebilir. Bu, Custom Shop seviyesinde bile olabilir çünkü öngörülemeyen bir durum.
Fender, bunu çözdüğünü iddia ettiği Fat Finger diye bir ürün satıyor hatta; bazen işe yarayabilir, bazen yaramayabilir.
Bu uzun açıklamadan sonra gelelim sorunuzun cevabına…
Seriler arasındaki farklar
Anlayacağınız gibi; bas gitar almak, elektronik bir klavye almaya benzemiyor. Klavyede belli bir marka / model seçtiğinizde, istisnai durumlar haricinde tam olarak hangi ürünü alacağınızdan emin olabiliyorsunuz. Bas gitarda durum böyle değil.
Alt düzey bir bas serisi ile üst düzey bir bas serisi arasındaki farklar;
- Daha iyi pazarlama (2. el değeri haricinde hava cıva bence)
- Daha iyi aksamlar (Kolay Upgrade edilebilir)
- Daha iyi işçilik (Kısmen Upgrade edilebilir)
- Daha iyi ahşap ihtimali
- Daha dengeli ton ihtimali
Yani üst düzey bir seriye çıktığınızda; basın en temel ve en değişmez bileşeni olan ahşabın + ton dengesinin iyi çıkma ihtimali söz konusu. Garantisi yok. O yüzden, herhangi bir seri için “İyidir” veya herhangi bir seri için “Kötüdür” diyemiyorum. Her seride; sıra dışı denecek kadar iyi veya sıra dışı denecek kadar kötü enstrümanlar olabilir.
Burada, ancak seri kalitelerindeki normal dağılıma bakarak, kalite olasılığı üzerine konuşabiliriz. Yani; denemeden alınmaz. İyi bir seçim yapılırsa, orta kalite enstrüman + Upgrade ile; çok daha hesaplı bir şekilde üst düzey enstrüman sahibi olunabilir. Veya öyle bir üst düzey enstrümana rastlarsınız ki, her şey bir araya gelmiştir ve gözünüzü karartıp o parayı ödersiniz.
Sonuç
Elektronik cihaz alır gibi, marka / modele bakarak bas alınmaz. Bilen, anlayan biriyle seçerek alınır. Bu seçimde, yukarıdaki tüm faktörler + sizin için geçerli olabilecek ek faktörler dikkate alınmalıdır.
Leave a Reply